Strateji yanlış olunca taktiklerde rastgele, bazen doğru, bazen yanlıştı.
Ergenekon davasında siyasi savunma yapılmadı. Oysa bu davalar siyasi davalardır ve savunmalarda öncelikle siyasi olmalıydı.
Türkiye’de savunma mesleğinin bu konuda derin
deneyimleri mevcuttur. Herhalde nesiller arasında bir kopukluk söz
konusu , bu kopukluktan olacak Ergenekon’da savunma eksik kaldı.
Ergenekon savunması iki konuda yoğunlaştı, usül ve itibarsızlaştırma…
Mahkeme usül konusunda yığınla hata yaptı, sanıklar
ve avukatları mahkemenin bu hatalarını mükemmel değerlendirdi..
Savunma ısrarla Ergenekon’da adil bir yargılama yapılmadığını söyledi ve
bu söylemle de davayı oldukça itibarsızlaştırdı. Savunmanın
dayanakları ciddi ve inandırıcı idi..
Dayanılan ikinci nokta yapay delillerin deşifre edilmesi idi.. Savunma burada da son derece başarılıydı..
Ancak bütün bunlar sanıkların ağırlaştırılmış
müebbet hapisle mahküm edilmelerinin önüne geçmedi, geçemezdi çünkü
karar önceden verilmişti.. Bu sonuç baştan belli idi..
Belli olan sonuca göre savunma adil yargılanma
dileme yerine siyasi savunmayı esas alarak saldırı savunması
yapılmalıydı. Bundan kaçınıldı, bizce en büyük hata burada idi.
Avukat Celal Ülgen’e Aybay’ın cenazesinde bu
görüşlerimi söyledim.. Çetin Doğan’ın siyasi savunma yapacağını söyledi
ama olmadı..
Siyasi savunmadan kasıt ne idi?
Siyasi savunmanın özeti:
Evet ben Cumhuriyetin, laikliğin tehlikede olduğu,
Cumhuriyetin AKP iktidarınca dönüştürülmekte olduğunu düşünüyordum, bu
düşünce doğrultusunda tedbir alınması gerektiğini düşündüm ve şu
sohbette, şu toplantıda bu düşüncelerimi dile getirdim.
Cumhuriyeti ve kurumlarını korumak her yurttaşın görevidir, biz askerlerin de görevidir.
Suç olan iktidarın cumhuriyeti çağdışı bir düzene
dönüştürme girişimleridir. Biz cumhuriyetin korunmasını her zaman
birinci görev bildik, bu uğurda her zaman her şeyi göze almaya
hazırdık. Ordu hiçbir zaman Cumhuriyeti, Anayasayı ortadan kaldırmak
için eylem yapmadı. Biz 12 Eylül gibi darbeleri savunmuyoruz ama
laikliğin, çağdaş Cumhuriyetin korunması için her zaman gerekli
girişimleri yaptık..
309. maddeki suç cebir ve şiddetle oluşur.Buradaki
cebir ve şiddet hükümeti devirmeye yetecek bir güç olmalı.. Biz
hükümeti devirmeye, yani darbe yapmaya teşebbüs etmedik ancak
Cumhuriyeti çağdışı bir düzene dönüştürecek bir iktidara karşı
direnmeyi her zaman savunuruz, suç olan Cumhuriyeti savunmak değil onu
ortadan kaldıracak uygulamalar yapmaktır.
Siyasi savunma elbette derin yapıyı savunma
olamazdı, cinayetler savunulamaz.. Ergenekon davası derin yapıları
sorgulayan bir dava değildir, Cumhuriyetçilerle gericilerin bir
hesaplaşmasıdır.
Eğer siyasi savunma yapılsa idi aynı cezalar gene
verilecekti ancak iktidar daha da geriletilecekti. Ergenekon davası ile
ilgili en doğru teşhisi Prof. Dr. Sami Selçuk yaptı.. Sami Selçuk
Cumhuriyet'e yaptığı açıklamada şöyle diyor:
“Bu suç oluşmamış: Gerekçeyi görmeden eleştirmek
yanlış. Basına yansıyan kadarıyla bu suçlara teşebbüs olmaz.
Fakültelerde öğrencilere okutulur, “bazı suçlar teşebbüse elşverişli
değildir” diye. Bu da onlardan biri.
Niye öne alınmış, teşebbüste kalan suç daima eksik bir suçtur. Suçun adı hükümeti yıkmaya teşebbüstür. Bunların literatürdeki adı oluşumu öne alınmış suçtur. Dolayısıyla bu suçlara teşebbüs olanaksızdır. Eksik, tam teşebbüs yapılmış. Yeni Ceza Yasası’nın kaldırdığı ayrım bunlar.
Kanıtları hukuka uygun mu, değil mi ayrı bir sorun. Bunu Yargıtay tartışacak. Diyecek ki, “Bu dosyaya yansıyan bilgilere göre bu kanıt hukuka aykırı elde edilmiş ya da edilmemiştir”. Deniyor ki, bazı hazırlıklar yapılmış, şu yapılmış, bu yapılmış. Hayır bunların hiçbirisi bu suçun maddi öğesini oluşturamaz. Çünkü ya maddi ya manevi açıdan, dış dünyaya yansıyan somut bir zor olacak, şiddet olacak. Bu olmadıkça bu suç oluşmaz.
Bazı yerlerde gömülen silahlar olmuş. Her zaman fail suçu işlemekten vazgeçebilir. Onun dışında o hazırlıkta belki bir örgüt suçu olabilir, hükümeti devirmeye teşebbüsle ilgili değil de bir suç işlemek için eylem olabilir. TCY’nin 314. maddesini ilgilendiren bir durum ortaya çıkar. Ama bunun da cezalandırılması için hazırlık davranışlarının o suçu işlemeye elverişli olması gerekiyor. Bu bakımdan kararlardan kuşkuluyum.”
Niye öne alınmış, teşebbüste kalan suç daima eksik bir suçtur. Suçun adı hükümeti yıkmaya teşebbüstür. Bunların literatürdeki adı oluşumu öne alınmış suçtur. Dolayısıyla bu suçlara teşebbüs olanaksızdır. Eksik, tam teşebbüs yapılmış. Yeni Ceza Yasası’nın kaldırdığı ayrım bunlar.
Kanıtları hukuka uygun mu, değil mi ayrı bir sorun. Bunu Yargıtay tartışacak. Diyecek ki, “Bu dosyaya yansıyan bilgilere göre bu kanıt hukuka aykırı elde edilmiş ya da edilmemiştir”. Deniyor ki, bazı hazırlıklar yapılmış, şu yapılmış, bu yapılmış. Hayır bunların hiçbirisi bu suçun maddi öğesini oluşturamaz. Çünkü ya maddi ya manevi açıdan, dış dünyaya yansıyan somut bir zor olacak, şiddet olacak. Bu olmadıkça bu suç oluşmaz.
Bazı yerlerde gömülen silahlar olmuş. Her zaman fail suçu işlemekten vazgeçebilir. Onun dışında o hazırlıkta belki bir örgüt suçu olabilir, hükümeti devirmeye teşebbüsle ilgili değil de bir suç işlemek için eylem olabilir. TCY’nin 314. maddesini ilgilendiren bir durum ortaya çıkar. Ama bunun da cezalandırılması için hazırlık davranışlarının o suçu işlemeye elverişli olması gerekiyor. Bu bakımdan kararlardan kuşkuluyum.”
Sami Selçuk suç oluşmamıştır diyor. Evet suç
oluşmamıştır. Bu davada sanıklara olsa olsa çete oluşturmaktan ceza
verilebilirdi. Selçuk bu konuda şöyle diyor:
“Her zaman fail suçu işlemekten vazgeçebilir. Onun
dışında o hazırlıkta belki bir örgüt suçu olabilir, hükümeti devirmeye
teşebbüsle ilgili değil de bir suç işlemek için eylem olabilir. TCY’nin
314. maddesini ilgilendiren bir durum ortaya çıkar. Ama bunun da
cezalandırılması için hazırlık davranışlarının o suçu işlemeye elverişli
olması gerekiyor. Bu bakımdan kararlardan kuşkuluyum.”
Savunma suç oluşmuş gibi bir havaya girerek davayı
zayıflattı. Sadece usüle ilişkin eksiklikler, adil yargılanma hakkı
ileri sürülerek sanki ortada böyle bir suç var da yargılaması eksik
yapılıyor kanısına yol açtı.. Bazı yandaş kalemler bu yüzden “usül
önemli değil esasa bakın” diye yazdılar. Oysa ergenekon davası esastan
yoksun bir dava idi..
Darbeye teşebbüs Talat Aydemir davasındaki gibi
olabilir.. Talat Aydemir 21 Mayıs 1961’de silahlı güçlerle devletin
birçok kurumunu ele geçirdi, radyodan ihtilal bildirisini okudu ancak
Hava Kuvvetlerinin muhalefeti nedeniyle başarıya ulaşamadı.. İşte burada
suça teşebbüs oluşmuştu.. Ergenekonda ise böyle bir durum yok.. Belki
ortada bir darbe düşüncesi var, bu doğrultuda bir takım girişimler var
ancak suçun unsuru olan cebir ve şiddet yok.. Sami Selçuk’un dediği
gibi eksik teşebbüs var..
Güçlü bir siyasi savunma toplumda daha güçlü bir etki bırakacak ve karşı devrim gerileyecekti.
Siyasi savunma geleneği sadece bize özgü değildir, evrensel bir yöntemdir..
Siyasi savunma geleneği sadece bize özgü değildir, evrensel bir yöntemdir..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder