Kemal Okuyan; gazeteci, yazar, TKP Merkez Komitesi üyesi.. Kemal Okuyan’ın bugünlerde bir yeni kitabı yayınlandı: “Türkiye Solunun Yurtseverlik Sınavı”..
Kemal Okuyan kitapta milliyetçilik ile yurtseverlik kavramlarını
tartışıyor ve milliyetçilik ile yurtseverlik arasındaki kritik çizgiyi
belirlemeye çalışıyor.
Bu eleştiri ve değerlendirme yazımızda Kemal Okuyan’ın
Yazarlık ve Gazetecilikten daha çok TKP Merkez Komitesi üyeliği bizim için önemli. Kemal Okuyan her ne kadar sol bir yaklaşımla olaylara
yaklaşma çabası içerisinde olsa da sonunda ulusalcılarla, Kemalistlerle paralel
bir çizgiye ve aynı sonuca varıyor.
Peki, Ulusalcı veya başka bir söylemle Kemalistlerle aynı
sonuca varması bir rastlantı mı? Hiç
şüphesiz, hayır..
Kemal Okuyan daha kitabın girişinde Marksist düşünce ile
çelişiyor. Kitabın “Önsöz, giriş, yurtseverliğe methiye..” başlığını taşıyan
giriş yazısında verdiği iki örnek arasında anlam ve içerik açısından uçurum
var..
Okuyan’ın ilk örneği savaş yıllarında geçen Parisli Lüi
Rü’nin öyküsü.. Öykü anlam yüklü çok
etkileyici ve öğretici bir öykü.. Kitabın giriş bölümünün başında yer alan öykü
şöyle:
“Lüi Rü yeni evler
yaptı, bir yandan da oğluna baktı. Derken bir gün savaş çıktı, kötü Prusyalılar
Paris’i kuşattılar. Kimse ev yaptırmak istemediğinden yapıların çevresindeki
iskeleler tümüyle boşaldı. Prusya toplarının fırlattığı mermiler düştükçe, Lüi
Rü’nün, öbür taşçıların emek verdiği, güzel Paris’in evlerinden birçoğu
yıkıldı. İş yoktu, iş olmayınca emek de olmadı, üç yaşına basan Pol kuş yavrusu
gibi sessizce ağzını açmaya başladı.
O zaman Lüi’nin eline
bir silah verdiler. Lüi tüfeği alınca şarkı söylemeye, “biraz ekmek!” diye
bağırmaya kalkışmadı; ama binlerce başka taşçı, dülger demirci gibi kentlerin
en güzeli Paris’i kötü Prusyalılardan korumak üzere yürüdü”
Okuyan, bu örnekten sonra kendisi bir örnek veriyor.
“Mahallenize girdiniz, sokağın başında iki kişinin kavga
ettiğini gördünüz.. Ne olduğunu anlamak için yaklaştığınızda, kıyasıya dövüşen
iki kişiden birinin dostunuz olduğunu fark ettiniz. Koştunuz, ayırmak için
müdahaleniz boşa gitti, siz de kavgaya dahil oldunuz. Doğaldır ki, dostunuzla
birlikte tanımadığınız yabancıya yüklendiniz.”
Yurtseverliği anlatmak için verilen bu iki örnek arasında
bir uçurum yok mu? Lüi Rü neden tüfeğini alıp kötü Prusyalılara karşı savaşa
gidiyor. Öykü çok açık.. Lüi savaş yüzünden işini kaybediyor, Lüi gibi diğer
Parisli işçiler de işsiz kalıyor.. Kötü Prusyalılar Parisli işçileri işsiz
bırakmakla yetinmiyor onların emeklerinin ürünü
güzel Paris’in yapılarını da yerle bir ediyor. İşsiz kalan Parisli işçiler işsiz ve aşsız
kalmanın yanı sıra artık evsiz kalacaklardır. İşte Parisli Lüi ve diğer işçiler
iş, aş ve özgürlük için silaha sarılıyor ve kötü Prusyalıların üzerine yürüyorlar.
Okuyan’ın örneği ile Lüi’nin öyküsü arasında benzerlik var
mı? Biri ekmek ve özgürlük için savaşan
Parisli işçileri diğeri bir yabancı ile dövüşen arkadaş hikayesi.. Okuyan’ın
örneği tam bir feodal örnek. Parisli işçiler iş, aş ve özgürlük için savaşıyor.
Okuyan’ın örneğindekiler ne için dövüşüyorlar? Okuyan arkadaşını savunmak için
yabancıya karşı dövüşüyor, üstelik belki de daha sonra yabancının haklı olma
ihtimali var..
Bu iki örnek arasındaki fark Türkiye solu ile olması gereken
sol arasındaki fark gibi.. Birinde modern toplumun işçi sınıfının ekmeğini,
işini ve özgürlüğünü korumak için savaşı var, diğerinde arkadaş dayanışması..
Biri modern yurttaşı temsil ediyor, diğeri henüz yurttaş bilincine erişmemiş,
köylülüğün izlerini taşıyan feodal kültürü temsil ediyor.
Okuyan’ın kitabının girişinde verdiği bu örnekler ve
yurtseverliğe yaklaşımı, toplumsal olayları analiz edişi, onun sol anlayışa ters
felsefesini daha başlangıçta ele veriyor. Okuyan’ın solculuğu az gelişmiş
bir ülke solculuğu.
Politikasızlık
Türkiye solunun ve sosyal demokrat olduğunu iddia eden
CHP’nin, Türkiye’nin temel sorunları konusunda belirgin bir politikası yoktur.
Okuyan’ın ve temsil ettiği siyasi parti de bu genellemenin dışında değillerdir.
Türkiye solunun varlık gösteremeyişinin başlıca nedeni politikasızlıktır.
Okuyan’ın kitabında da bu politikasızlığı görüyoruz.
Okuyan kitabında Kürt sorununa yer veriyor ama Kürt sorunu
konusunda açık net bir politika belirleyemiyor.
Okuyan’a göre Türkiye solunun çeperlerinde Kürt düşmanlığı
var. Solun Kürt düşmanlığı Okuyan’a göre:
“
..bütünüyle sosyalizmsiz bir
solculuğun, sınıf perspektifinin yitip gitmesinin tezahürüdür. Biraz da
sosyalizmsiz Kürt ulusal hareketinin milliyetçi-liberal salınımlarının izdüşümüdür
bu düşmanlık”
Kendi içerisinde çelişkili bir anlatımdır bu.. Kürt düşmanlığı bütünüyle sosyalizmsiz bir
soldan, sınıf perspektifinin yitirilmesinden kaynaklanıyorsa biraz da diye
başlayan cümle bir çelişki değil mi? Bütünüyle diye verilen nedenlerle biraz da
nasıl yan yana gelebilir?.. O zaman bütünüyle değil büyük ölçüde ve biraz da
olabilir.
Hiç şüphesiz bu anlatım Kemal Okuyan’ın Türkçe eksikliğinde
değil onun sosyalizimsiz solculuğundan kaynaklanıyor! Okuyan’ın Marks’ı kritik etmesi de öyle,
sosyalizmsiz solculuk..
Karl Marks ve yoldaşı Engels elbette her şeyi bilemediler,
söyledikleri ve bize miras bıraktıkları düşünceleri elbette kritik edilebilir.
Marksizm’e göre Marksizm’in değişmeyen
tek ilkesi vardır; “değişkenlik ilkesi”, her şey değişir..
Okuyan'ın yaklaşım Marksizm’e
sol olmayan, “köylülüğün ve feodalizmin salınımlarının izdüşümü ...
Yazı devam edecek...